Kripto paraların halka arzı tanımlanan ICO (initial coin offerings); yatırım almak isteyen bir startupın kendi tasarladığı, sınırlı sayıda kripto paranın kitlelere satılması ve startupın kaynak elde etmesi yöntemlerinden biri olarak ifade edilebilir. ICO kavramı Türkçe ifadesiyle “ilk dijital para arzı” olarak kullanılmaktadır ancak ben bu yazının genelinde “ICO” kelimesini kullanmaya devam edeceğim.
ICO metodu ile startup ürün veya servisini gerçekleştirmek için sattığı jetonlar (token) karşılığı ihtiyacı olan yatırımı toplayabilir, ICO’lar genellikle smart contract tarzı yazılımlar ile gerçekleşmekte. Bu noktada, işin teknik detayını uzmanlarına bırakıp sadece girişimciler ve hukukçuların işine yarayacağını düşündüğüm kısımları anlatmaya özen göstereceğim.
Özellikle 2014 sonrasında ICO‘lar pekçok alanda yaygınlık kazandı. En popüler örneklerden olan Ethereum platformu 2014 yılında yaptığı ICO ile yaklaşık 18 milyon $ kaynak sağladığını duyurdu. Bir ek bilgi, örneğin Ethereum üzerinde işlem yapan coinler için yazılan smart contractlarda bu coinlerin ICO’larında yatırımcıları neler bekliyor anlayabilme şansımız var. (Smart contract kodları ve ICO hakkında buradan bilgi edinebilirsiniz.
Popüler bir başka ICO yakın zamanda, Web Summit 2017’de insansı robot Sophia tarafından tanıtıldı. Sophia, SingularityNET şirketinin blockchain tabanlı yapay zeka platformunun reklam yüzü oldu. SingularityNET, Aralık 2017’de başlayan bu ICO ile elde edilen kaynağın yapay zekanın geliştirilmesi için harcanacağını ilan etmişti.
Yazının ilk başında ifade ettiğim gibi, ICO’lar blockchain startuplarının halka arzı olarak nitelendirilebilir. Ancak bir şirketin halka arzı ya da borsaya açılması ile bir blockchain startupının ICO yapması tam olarak aynı şeyleri ifade etmez. Çünkü ICO, digital parayı sunan startupın hisselerine sahip olma fırsatı sunmamaktadır. İlgili startup, ICO yapmaya karar verdiğinde hali hazırdaki regülatif atmosferde, çoğunlukla borsaya açılma sürecinde şirketlerin karşılaştıkları devlet gözetimi ve bürokratik süreçlere tabi değildir. Tabi bu durum ICO’lar özelinde farklılık da arz edebileceğinden, burada bir ihtirazi kayıt koymak zorundayım.
Startupların ICO ile yatırımcılarına sunduğu vaadler tabi ki çeşitli riskleri de beraberinde getiriyor. ICO faaliyetinin devlet denetiminden geçmeden doğrudan yatırımcı bulması, ki uzmanlar bu yatırımcıların çoğunlukla profesyonel yatırımcılar olmadığına dikkat çekiliyor-, yatırımcıları suistimallere de açık hale getiriyor. Bir ICO faaliyeti, yatırımcılar için kazandıracak bir mekanizma olabilecekken, onları dolandıracak bir mekanizmaya da kolaylıkla dönüşebilir.
ICO’lara Hukuki Yaklaşım Sorunsalı
Dünya genelinde arz olunan ICO’ların akıbetlerinin, hukuken bağlayıcı düzenlemelerle henüz netlik kazandığını söyleyemeyiz. Finansal piyasaları denetleyen otoritelerin şu günlerde üzerine yoğunlaştıkları mesele daha çok blockchain startuplarının yapmaya çalıştıkları ICO türündeki spesifik kitle fonlama olgusunu izlemek ve anlamaya çalışmaktan öteye geçmiyor.
Örneğin Çin, ICO’lara yönelik radikal olarak yasaklamalar getiren bir ülke. Eylül 2017’de Çin’in aynı zamanda finans piyasasını denetleyen ve düzenleyen otoritesi olan Çin Merkez Bankası (PBoC) ICO’ları yasaklamaya yönelik bir bildirim hazırladı. (İngilizce çevirisine buradan ulaşabilirsiniz) Bu bildirimde, bildirimin yayımlandığı tarihten itibaren yapılacak ya da hali hazırda gerçekleşecek tüm ICO aktivitelerinin sona erdirilmesini aksi halde ilgili startuplara ciddi cezai yaptırımlar uygulanacağı düzenlendi.
Güney Kore ise Çin’in benzeri bir yaklaşımla yine Eylül 2017’de Güney Koreli startupların ve şirketlerin ICO’lara katılmasını yasakladığını açıklamıştır. Ancak enteran olan şuki, bu yasaktan hemen üç ay sonra, Güney Kore Finansal Hizmetler Komisyonu (FSC) Başkan Yardımcısı Kim Yongbeom yaptığı meclis konuşmasında, bu yasaklama kararından dönebileceklerini ancak katı bir düzenleme ile kripto para piyasasını düzenleyecekleri yönündeki açıklamalar medyada yer aldı. Ayrıca yine aynı otorite 8 Ocak 2018 tarihinde yaptığı bir başka basın açıklaması ile ülkelerinde kripto paraları exchange işlemlerinde kullanmaya olanak sağlayan ticari hesapları müşterilerine sunan 6 bankaya yönelik inceleme kararı başlattıklarını duyurdu. Bu incelemenin özellikle kara paranın aklanması mevzuatı kapsamında müşterilerin kripto paralarla yaptığı işlemlerde bankaların bu kanun kapsamında özen yükümlülüğünü yerine getirip getirmediklerini inceleyeceklerini açıkladılar. (FSC’nin basın açıklamalarına buradan ulaşabilirsiniz)
İsviçre’de ise, İsviçre Finansal Market Otoritesi de (FINMA) ICO’ların durumuna şu an için liberal yaklaşanlar arasında, (şu anki tutumları için laissez-faire benzetmesi yapılabilir) ancak kara paranın aklanması, menkul kıymetler mevzuatının ihlali, terörün finansmanının engellenmesine ilişkin mevzuata aykırılık gibi durumlar yaratabileceğinden ICO’ların sorunlu bir enstrümana dönüşebileceğini de belirtmiş olduğu hususundan Zug Kripto Vadi yazımda bahsetmiştim. (Zug Kripto Vadi yazısı için tıklayın)
Türkiye’de ise hali hazırda ICO’lara ilişkin olarak finansal piyasaları düzenleyici ve denetleyici otoritelerden örneğin Sermaye Piyasası Kurulu’ndan herhangi bir açıklama yok. Ancak yakın gelecekte, ICO’ların durumlarının Türkiye’deki finansal piyasalar üzerindeki etkisi ve yerinin tespiti ile SPK’nın da ICO’lara yönelik yaklaşımına ilişkin kamuya açıklamada bulunacağından kuşkum yok. Bekleyip, hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
Görünen o ki, ICO’ların yatırımcılar aleyhine taşıdığı riskler finansal piyasalarda düzenleyici ve denetleyici otoriteleri kaygılandırıyor. Amerika Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC), yatırımcılar için Temmuz 2017‘de hazırladığı raporda ICO’ların adil ve hukuka uygun yatırım imkanları sunabileceği gibi, yüksek kar vaadleriyle yatırımcıları kandırılabileceğini vurguluyor. Yatırımcılar için çeşitli uyarılar içeren bu raporun hukukçularca meselenin anlaşılmasında önemli olduğunu düşünüyorum ve raporda not edilen hususlardan kısaca bahsedeceğim.
Raporda SEC, öncelikle her ICO faaliyetinin ayrı/kendine özgü değerlendirilmesi gerektiğini ve bazı şartlar altında ICO ile arz olunan coinlerin menkul değer olarak nitelendirilebileceğine dikkat çekiyor. Örneğin, ICO ile satılan jetonlar-coinler eğer menkul değer olarak nitelendirilirse, bunların menkul kıymetlere ilişkin federal kanunlara tabi olacağını hatırlatıyor.
Burada ilk olarak yatırımcıların dikkat etmesi gereken hususlardan biri, ICO’nun menkul değer destekli durumda bunları satanların SEC’e kayıtlı olduğuna ya da kayıttan muaf olduğuna emin olunması. Ardından SEC, yatırımcıların mutlaka yatırılan paranın ne amaçla kullanılacağı ve ICO ile sağlanan jetonların/coinlerin yatırımcının kendisine ne kazandıracağı hususunda bilgi sahibi olmasının gerekliliğini yatırımcılara hatırlatıyor.
Raporun devamında SEC; ICO sağlayıcısının güven veren, açık ve anlaşılır bir planı olması yönünde tavsiyede bulunuyor. Burada white paper ya da kalkınma planı şeklinde yatırımcının coinlerle sahip olduğu haklar mümkün olduğunca net düzenlenmeli ve örneğin, yatırımcının coinler ya da jetonlar üzerinde yeniden satma hakkınız var mı, ya da coinlerin iade edebilir mi gibi hususlar bu açıklayıcı planda yer almalıdır deniyor.
Eğer, ICO’larla arz olunan coin ya da jetonlar menkul değer niteliğinde ise, bunların zaten lisanslı kayıtlı şirketlerce yapılması federal yasalarca zorunlu. Bunun için ilgili ICO sağlayıcısının geçmişinin yatırımcılar tarafından incelenmesi tavsiye ediliyor.
ICO’ların özel yapısına ilişkinde hatırlatmalar mevcut raporda. Örneğin, blockchainin aleniyetinin sorulması gerektiği ve ICO yazılımının yayınlanıp yayınlanmadığını ve bağımsız denetimden geçip geçmediğinden emin olunmasını hatırlatmakta.
Dolandırıcıların teknolojik gelişmeleri yakından takip ettiğini hatırlatan SEC, vaadlerin fazla olduğu yerlerde yatırımcıları şüphelenmeye davet ediyor. Bu anlamda dolandırıcıların, profesyonel görüntüler altında sahte bir ICO’yu gerçekmişçesine yürütebileceği ve kitleleri mağdur edebileceği raporda açıkça yer verilmiş. Ek olarak dijital dünyanın kendine has tehdit ve tehlikeleri örneğin kötü yazılımlar ve hacker faaliyetleri her zaman yatırımcıların dikkate almaları gereken tehditler olarak raporda belirtilmiş.
Yatırımcıların yaşanacak mağduriyetler karşısında sahip oldukları koruma mekanizmalarına kısaca değinen SEC, örneğin, dolandırıcılık ya da hırsızlık halinde Federal kanunlara tabi bir ICO mevcut ise, yatırımcılar ilgili federal kanunların korumasından yararlanabileceğini, ancak bu son derece sınırlı durumlar için gündeme gelebileceğini hatırlatıyor.
Raporu inceledikten sonra ICO’lar özelinde ulaştığım sonuç, yatırımcılar dolandırılmak istemiyorsa, “too good to be real” hissine kapıldıkları yerde riskin büyüklüğünün de farkında hareket etmeliler. Aksi halde, kaybetmek ve zarar görmek kaçınılmaz olabilir.
Sonuç olarak yukarıda yazdıklarımdan hareketle çıkardığım sonuç şu, finansal piyasalardaki kripto para hareketliliklerinin düzenleyici ve denetleyici otoritelerce yakından incelendiği kuşkusuz ve yakın gelecekte hukuki gelişmelerin regülatif değişim ve ilerlemelerin yaşanacağı kuşkusuz. Hali hazırda da, dünyada kripto/digital para dünyasında yatırımların desteklendiği ama yatırımcıların da korunduğu bir atmosfer arzulandığında şüphe yok. O nedenle doğrudan ICO’ların yasaklanması ile yatırıma ihtiyaç duyan projelerin sekteye uğramasına sebep olunmadan, ICO’ların hukuki zeminde yapıldığı, yatırımcıların da güvenli hareket edebildiği güzel günler temennisiyle.