Bir tasarım yaptınız, senaryo yazdınız, bilgisayar kodu yazdınız veya bir fikriniz var ve doğal olarak eserlerinizi korumak istiyorsunuz. Ancak bunun çok karışık veya masraflı olacağını düşünüyorsunuz. Bu nedenden ötürü fikrinizi başkalarına paylaşmaktan kaçınıyorsunuz. Çok haklısınız, ancak gelişen teknoloji ve yeni sayılabilecek bir düzenleme ile 5070 sayılı kanun eser sahiplerine, eser üzerindeki mülkiyet haklarını kanıtlamalarına yönelik yeni bir delil yaratma olanağı sağlamaktadır.

Yeni düzenlemeyi anlatmadan önce, kısaca Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesinde eser sahipliğinin kanunen nasıl belirlendiğini anlatmak isterim. Kanunen bir eserin sahibi, eseri kamuya ilk sunan gerçek kişi kabul edilir. Diğer bir deyişle eser benimdir diyen ilk kişi eser sahipliğinden doğan hakları kullanır ve bunu ilk sunan kişi olduğu için kanıtlamak zorunda değildir. Aksini ispatlamak için eserin, eser sahibinden daha önce meydana getirildiğinin kanıtlanması gerekir. Yani eser sahipliği hususunda günler hatta saatler bile önemli bir rol oynamaktadır.

Bu ve benzer durumlardan zarar görmemek için hukuk sistemimizin sağladığı bazı yollar bulunmaktadır. İlk yol, noterde eserinizin her sayfasını kaşeletmenizi gerektirir. Bu yöntem sadece iş saatleri içerinde uygulanabilecek bir yöntem olmasının yanı sıra eserinize bağlı olarak çok masraflı da olabilmektedir. Diğer yol ise eserinizin bir kopyasını kendinize iadeli taahhütlü posta ile yollamanızdır. Bu yöntemde ise eser içeriğinin tam olarak belirli olmaması nedeniyle eser üzerindeki mülkiyeti tam anlamıyla belirlemeye yarayan bir delil olduğunu söylememiz doğru olmaz.

Bu yöntemler sınırlı ve eskimiş yöntemler olmalarının yanı sıra gelişen teknolojinin ihtiyaçlarını da tam anlamıyla karşılayamamaktaydı. Örneğin yazılımlar, bir sonraki aşamada program sonucu doğurması koşulu ile hazırlık aşamalarında dahi eser korumasından yararlanabilirler (FSEK madde 2). Yalnız yazılımların binlerce satır ve yüzlerce sayfa olabileceğini ve yukarıdaki yöntemleri düşündüğümüzde artık ihtiyaçları tam anlamıyla karşılayamadıkları sonucuna varabiliriz.

Diğer eser çeşitleri için de aynı durumun geçerli olduğu kanısına varabiliriz. Çünkü günümüz teknolojisi bizlere, bütün çalışmalarımızı elektronik ortamda kolay bir şekilde gerçekleştirme imkânı sunmaktadır. İnsanların elektronik ortamla olan bağının artmasının sonucu olarak elektronik ortamda oluşturulan belgelerin ve verilerin korunması ihtiyacı doğmuştur.

5070 sayılı kanun eser sahiplerine, evlerinde eserlerini zaman damgası ile korumalarına olanak sağlayan bir düzenleme getirmiştir. Artık Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki ve eser niteliği taşıyan her ürüne dönüşmüş fikrinizi, (grafik tasarım, metin, bilgisayar kodları, müzik dosyası, video vb.) her gün ve her saat, akıllı telefonunuzdan, tabletinizden veya bilgisayarınızdan zaman damgası hizmeti veren kuruluşların internet sitelerinden elektronik zaman damgası ile koruyabilirsiniz. Söz konusu yöntem, eser sahiplerine yerlerinden dahi kalkmadan eser üzerindeki mülkiyet haklarını kanıtlayabilmelerine olanak sağlamaktadır. Ayrıca oluşturulan zaman damgalı elektronik verinin hukuken kesin kanıt sayılması bu yöntemin sağladığı en önemli avantajlardan biridir.

5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu sayısal zaman damgasını ‘elektronik verinin üretildiği, değiştirildiği, gönderildiği, alındığı ve / veya kaydedildiği zamanın tespit edilmesi amacıyla, elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı tarafından elektronik imzayla doğrulanan kayıt’ olarak tanımlar.

Unutmadan söylemeliyim ki oluşturulan zaman damgalı belge ile asıl belgenin birlikte saklanması gerekmektedir. Belgeleri kendinize mail atarak saklayabileceğiniz gibi herhangi bir veri depolama aygıtında da saklayabilirsiniz.

Bitirmeden önce, yeni yöntemimizin eser sahiplerine sağladığı avantajları bir cümlede özetleyelim. Kişinin herhangi bir kuruma gitmeksizin, eserin bulunduğu aygıttan, dosya tipi ve büyüklüğü gibi sınırlar olmaksızın, 7 gün 24 saat ve benzer yollara oranla çok daha az bir masraf ile internet üzerinden eser sahipliğine dair kesin delilini elde edebilmesi hizmetidir.

Sonuç olarak hayatımızı değiştiren ve devam ettiren belgelerin ve verilerin elektronik ortamda yaratıldığı, depolandığı ve yaşatıldığı gerçeğini düşünürsek, bahsettiğimiz elektronik korumanın çok işlevsel olduğunu ve kullanım alanının hızlı bir şekilde yayılacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Posted by İsmail Kemikli

İzmir Ekonomi Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Stajyer avukat.

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir