Çin, resmi adıyla Çin Halk Cumhuriyeti uygarlık tarihi açısından çok eski zamanlara dayanan ve ilk zamanlarından beri dünya ticaretinin vazgeçilmezi olmuş ve halen işgücü potansiyeli hammadde ve teknoloji açısından sınıfındaki diğer ülkelere göre en bağımsız ülkedir. 20. Yüzyılın başlarında savaşların etkisiyle içe kapansa da 1978 yılında uygulamaya koyduğu ekonomik politikalar kısa zamanda Çin’i satın alma potansiyeli açısından dünyada zirveye koymuştur.
Sahip olduğu ticaret ve teknoloji fuarları, son teknoloji ulaşım sistemleri ve de en önemlisi Asya kıtasının Amerika’ya açılan kapısı konumundadır. Girişimcilik anlamında şuanda en önemli merkez konumundaki Silikon Vadisi’nde istatiksel verilere göre yeni bir girişimcinin halka arz süresi 10 yılı bulmaktayken Çin’de bu rakam 3 ile 5 yıl gibi kısa bir süreye ulaşmış durumdadır.
Çin’in serbest bölgelerinde yabancı yatırımcı ve girişimci olmanın avantajlarından birkaçı:Sermaye koşulu olmadan işlemlere başlanabilmesi,tüm yabancı kişi ve kurumların şirket kurabilmesi,e-ticaret ve ithalat vergisi alınmaması, ihracat vergisi ödemeden reexport yapma imkanı tanınması yönleri genç girişimcilerin önünü açmaktadır.
Türkiye ve Çin ilişkileri son yıllarda yaşanan gelişmelerle daha çok artmış özel sektöre yönelik karşılıklı yatırımcı transferleriyle ekonomik ilişkiler önceki zamanlara göre hayli artmıştır ve giderek artmaya devam etmektedir.
Çin yatırımcı olarak Türkiye’den geleceklere büyük kolaylık sağlamakta TOBB ve üye birlikleri, valilikler, büyükşehir belediyeleriyle yapmış oldukları işbirlikleriyle yatırımcı ilişkileri daha kolay kurulabilmektedir.
Fikri Mülkiyet ve Sınai haklar konusunda da son derece gelişmiş mahkemelere sahip olan Çin ekonomik açıdan aynı konumdaki diğer ülkelere nazaran daha tarafsız ve hızlı çözümler üretmektedir.
Bu bilgiler ışığında geleceğin teknoloji ve girişimcilik merkezinin Çin olması kaçınılmaz diye düşünüyorum ve yeni girişimciler için iyi bir alternatif olacaktır.