Dünyanın tüm kadınlarının toplumsal mücadelesini onurlandırdığımız bu günde, Startup Hukuku olarak bizler de, tüm kadınlarımızın yaşamın her noktasında verdiği mücadeleyi saygıyla selamlıyoruz.
Cinsiyete dayalı ayrımcılığın ve bu ayrımcılığın özellikle iş dünyasına yansıdığı durumların üstesinden gelmek, daha kadına karşı şiddeti bile önleyemediğimiz ülkemizde, hepimizin görevi olmalıdır. Belki startup ekosisteminin öncüsü olabileceği bir toplumsal farkındalık ile, eşitsizlik konusunda daha hızlı çözümler üretmek mümkün olabilir. Umuyoruz.
Konumuz ve rahatsızlıklarımız derin. Ancak bugünü inandığımız bir noktayı sizlere aktarmak için kullanacağız; kadınların bu ekosistemi ileriye taşıyabilecek ana unsurlardan biri olduğunu açıklamaya çalışacağız.
Geleneksel iş dünyası ve normlarından uzak, çok daha özgür ve kapsayıcı olan startup ekosistemi bile cinsiyet eşitliği konusunda iş rakamlara gelince sınıfta kalmaktadır.
Womenwhotech tarafından hazırlanan infografik, kadınların bu ekosistemdeki varlığı hakkında oldukça olumlu gelişmeler ve rakamlar veriyor olmasına rağmen, incelerken gözünüze çarpan ve sizi memnun etmeyen başka rakamlarla da karşılaşıyorsunuz. Mesela ABD’de startup’lara yapılan toplam yatırımın sadece %7’si kadınlar tarafından yönetilen startup’lara gidiyorken, aynı zamanda yine sadece erkeklerden oluşan bir startup takımı ise kadınlar tarafından yürütülen bir startup’a göre, ortalama, 6 kat daha fazla yatırım alıyor.
Startup ekosisteminde kadın girişimcilerin oranı crunchbase verilerine göre %17, startups.watch verilerine göre ise Türkiye’de bu oran %15 civarlarında imiş. Yani Türkiye, dünya ortalamasının çok uzağında gözükmüyor. (daha detaylı bilgi için lütfen bkz. Serkan Ünsal, Milliyet Gazetesi, 25.08.2017)
“Ewing Marion Kaufmann Foundation” tarafından yayımlanan ve Lesa Mitchell tarafından kaleme alınmış 2011 tarihli bir makalenin başlığı şöyledir; “Cinsiyet Ayrımının Üstesinden Gelmek: Ekonomik Öncüler Olarak Kadın Girişimciler”. Makale birbirinden uzak duran iki kavramı birlikte incelemektedir; sürdürülebilir ekonomi ve kadın girişimciliği. Bu iki kavram birbiriyle gerçekten çok mutualist bir ilişki içerisindeler. Kadın girişimcilerin, startuplar vasıtasıyla yaratabileceği işler, sağlayabilecekleri kadın istihdamı, sürdürülebilir bir ekonomi yolunda en büyük kozlarımızdan biri olabilir.
Dünya ortalamasının çok da uzağında olmayan kadın girişimci oranlarımız, dünya ortalamasının üstüne çıkabildiği takdirde, ekosistemimizin lokomotiflerinden biri haline gelebilir. Lesa Mitchell’in kaleminden alıntılarla durum aşağıdaki gibi özetlenebilir;
Yüksek ölçekli startup’ların, günümüzde yeni istihdam yaratma konusunda en etkili araçlar olduklarını biliyoruz. Türkiye’de çalışan nüfüsumuzun yarısı kadın ve üniversitede okuyan öğrencilerin neredeyse yarısı kadınlardan oluşuyor iken (https://istatistik.yok.gov.tr/), kadınların da bu yüksek ölçekli girişimleri yaratabilmesi konusundaki eksikliklerimiz, bizleri ekonomik olarak da geride tutuyor. Rakamlardan anlaşılan şudur; kadınlar, girişimci ekosistemler yerine, geleneksel olarak tabir edebileceğimiz iş kollarında yer alıyorlar.
Yani, kadınların da bu ekosistemde daha fazla var olmasıyla yaratılabilecek değerler, yeterince kullanamadığımız ekonomik kaynakların en büyüğü olabilir.
Bu noktada kadın girişimcilerinin rolüne, cinsiyet eşitliğinin sağlanmasından ziyade ekonomi temelli bir açıdan yaklaşabiliriz. Yeni endüstriler, şirketler ve istihdam kollarının yaratılmasından herkes faydalanacaktır. Ancak özellikle çalışan kadınlarımızın inşa edeceği ve/veya liderlik edeceği bir ekosistemle, toplumsal bu görünürlükle, pek çok problemi de arkamızda bırakabiliriz.
Geleceğe dair fikirlerin üretildiği, iş dünyasını yeniden şekillendiren bu ekosistem içerisinde daha fazla kadın katılımcıya ve kadınların bu ekosisteme sunabileceklerine ihtiyacımız var.
Ancak girişimci ekosistemler dahil olmak üzere, kadınların önündeki bariyerlerin kaldırılması için sistematik bir kültürel değişim gerekiyor.
Bilimin, teknolojinin, gelişmiş tüm sektörlerin içinde var olan kadınlar ve sunacakları ekonomik, sosyal tüm katkılar ile bir taşla iki kuş vurabiliriz.
Serkan Ünsal’ın yazısının son cümlesini aynen tekrarlıyoruz;
Ekosistemde daha çok kadın girişimci görmek için, pozitif ayrımcılığa hep beraber devam!